banner2

Piyasada bol miktarda gıcır gıcır para dolaşıyorsa…

Piyasada bol miktarda gıcır gıcır para dolaşıyorsa…

Son zamanlarda ne zaman para çekmek için kartı bankamatiğe soksam, gelen para  gıcır gıcır geliyor bankomattan. Hani derler ya, “fırından şimdi çıktı”, o hesap işte. Matbaadan henüz yeni çıkmış gibi. Ve muhtemelen ilk değilse bile ikinci dokunan ben oluyorum o henüz dumanı üzerinde, pardon mürekkep kokusu hala üzerinde olan paraya.

Bir tek bana mı denk geliyor, çok mu şanslıyım diye düşünmedim değil ama aynı durumu birkaç kişiden daha duyunca, “n’oluyor ya”! deme gereği hissettim, sorumlu gazeteci olarak.

Bir kısım çevremden, hele de işten çok anlamayan, ama senden benden ekonomiyi iyi bilen kahvehane erbabı (diycem, onlar da kalmadı piyasada, konu komşu diyeyim bari); “Merkez Bankası’nın parası bitti herhal, para bastı yine” diye ahkam kesince (sanırsın arkadaş merkez bankası başkanının dayısı), yazma gereği hissettim bu gıcır paraların sebebini.

Şaka bir yana, Merkez Bankaları elbette para basar. Ama öyle durup dururken değil, bir karşılık ayırarak. Para lazım hadi şuradan bir kamyon 200’lük, bir konteynır da 50’lik basayım demez.

Merkez bankalarını en temel görevi para basmak ve bastığı parayı tedavüle çıkarmaktır. Tedavülde dolaşan para emisyon, bunun miktarına da emisyon hacmi denir. Emisyon hacmi de temel olarak bireylerin ve bankaların nakit talebine göre belirlenir. Emisyon hacminin artması Merkez Bankası’nın para bastığı anlamına gelmez. Peki emisyon hacmi niçin değişir? Yani niçin piyasadaki para kimi zaman artar, kimi zaman azalır. Cevap çok basit. Ekonominin en temel kuralı, “arz ve talep dengesi”.

Şöyle ki, diyelim Merkez Bankasının elinde 100 TL var. Bunun 43 TL si piyasada. Yani sende, bende, kasapta, manavda, bankada, pantolonun cebinde, cüzdanın arasında.  Sonra piyasada bir güvensizlik oldu, ya da bayram üzeri vatandaş kurban alacak, yada bir kriz kokusu var, koştuk bankadan çektik paralarımızı, koyduk ceplerimize. Ve diyelim piyasadaki bu 43 TL’ nin 10 TL si çekildi piyasalardan. Piyasada para sıkıntısı başlar. Dolaşan para miktarı azalınca, aksaklıklar meydana gelmeye başlar.

İşteee, tam burada Merkez Bankası devreye girer. Cillop gibi banknotlardan 10-15 TL salıverir piyasaya. Piyasada gıcır gıcır paralar dolaşmaya başlar.

Emisyon Hacminin artması Merkez Bankası’nın para bastığı anlamına gelir mi?

Hatırlayın, Rahip krizinin yaşandığı o kriz sürecinde, 15 Temmuz hain darbe girişiminin yaşandığı o menfur gecede, bayram arefelerinde, tatil sezonunda, ve hatta henüz çok kısa süre önce aniden ilan edilen sokağa çıkma yasağı akşamında bankamatiklerde ne uzun kuyruklar oluşmuştu öyle. Sen, ben, öteki, beriki derken ciddi paralar çekiliyor piyasalardan böyle durumlarda.

Bu ve benzeri sebeplerden dolayı merkez bankaları bazen piyasaya para arz ederek emisyon hacminde artış sağlıyor.

Sadece, rahip Brunson’dan kaynaklanan süreçte emisyonda çok hızlı bir artış olmuş, çekilen para da dövize giderek doların 7 TL olmasına sebep olmuştu, O süreçte sadece 20 günde 145 milyarlar cıvarlarında bulunan emisyon, 183 milyar TL’ye fırlamıştı. Sular durulduğunda ise tekrar eski rakamlara dönülmüştü.

 

Bugün de, son birkaç aydır dünyayı ve  ülkemizi de kasıp kavuran Corona Virüs’ü, haliyle vatandaşımız üzerinde bir panik ve korku ortamı oluşturdu. Bir kısım marketleri talan ederken bir kısmı da ATM’lerde kuyruk oluşturdu.

Oluşan panik havasında bir yandan paralar daha güvenli bulunan cüzdanlara girerken, devlet te hem eksileni tamamlamak hem de piyasalara destek olmak için para arzını artırmış, Merkez Bankası emisyon hacmi 200 milyar TL yi aşmıştır.

Nereden gelindi bu rakama?

Şöyle söyliyeyim de işin ciddiyeti anlaşılsın; Ocak 2020 itibariyle tedavülde 156 milyar TL varken,  28 Şubat’ta rakam 160 milyara, henüz daha Nisan’ın ortalarına gelindiğinde ise 200 milyarın üzerine çıktı. 2 Haziran itibariyle de bu rakam tamı tamına 223,5 milyara çıkıverdi.

Elbette bu rakamlar iner çıkar. Daha önce olduğu gibi, salınan para tekrar döner merkeze, ve hayat normale dönünce  tedavüldeki para çekilir piyasalardan.

Önemli olan, Merkez’in piyasaya karşılıksız para basıp dağıtmamasıdır. Ha, zorunlu kalırsa bunu da yapar mı, yapar. Ama bugün o gün değil. 

Olaki böyle bir karşılıksız para basma işine girilse, hükümetin yıllardır mücadele ettiği ve özellikle bu yıl ve önümüzdeki yıl önceliklendirdiği enflasyonla mücadele hedefine ciddi bir darbe vurulur. Biz buna halk arasında, “kendi ayağına kurşun sıkmak” diyoruz ki, çok olası bir durum değildir bu.

Piyasada dolaşan paradan virüs bulaşır mı?

Son bir şey daha,

Zaman zaman Merkez Bankaları tedavülde dolaşan yıpranmış, yırtık, eskimiş paraları toplar ve bunların değeri kadar para basar. Piyasaya temiz para verir.

Şu korona krizinde, virüsün para yoluyla bulaşmasını engellemek için Merkez Bankasının ciddi bir miktar parayı yenisiyle değiştirdiği de söyleniyor. Valla ben de bizim caminin imamının yalancısıyım. Nitekim, bu kadar gıcır para sebepsiz değil. Hele de dünyada, kendi parasını basabilecek matbaası olan birkaç merkez bankasından birisiyse bizim MB, elbette temiz paraya erişimimiz çok ta zor ve lüks olmaz.

Ne demiş atalarımız, “para dediğin elinin kiri”

Çok oturmadı bu konuya bu deyim ama, para işte, kirleniyor bir şekilde…

YORUM EKLE