banner2

Toptan Kapanma Tek Çare mi?

TOPTAN KAPANMA TEK ÇARE Mİ?

Gülse Birsel’in Avrupa Yakası’nı hatırlar mısınız? O dizide bir Dilber hala vardı ve “Ben lafımı ortaya koydum, beğenen alıp gider beğenmeyen bırakır kaçar” derdi. Benim bu yazı da tam o hesap. İçinden birileri, “Hocam bu bilimsel işleri burada kim okur ki…” diye sorsa da, ben biraz da bu yazıları bir kitapta toparlayacağım için bu yazıyı yazıyorum. Yararlanan olursa da ne mutlu bana...

Yazının odaklanacağı temel soru ise şu: Toptan kapanma tek çare mi, bunun teknolojinin bu ölçüde geliştiği bir ortamda daha iyi, daha büyük fayda sağlayan alternatifleri yok mu? Hemen hatırlatalım, toptan kapanırsak üretimi, kapanmazsak da insanları öldürüyoruz. Bunun daha dengeli bir biçimini, biraz kapanan biraz da insanları virüsün insafına bırakan türlerini belirleyip uygulayamaz mıyız?

Kapanma ve açılmalar için ince ayar yapamaz mıyız?

Bu yazının hareket noktası 6 Haziran’da The New York Times’da çıkan, “Koronavirüs Kapanmaları: Ekonomistler Daha İyi Cevaplar Arıyorlar” başlıklı bir yazı. Ancak o yazı ile ilgili yazacaklarımıza gelmeden, cep telefonlarına yüklenecek Temas Takibi uygulamaları ile ilgili birkaç şey söylemek istiyoruz.

Birincisi…

Apple ve Google Mayıs ortasında yaptıkları açıklamada, "Bugünden itibaren Temas Takipleri teknolojimiz hem iOS hem de Android'de halk sağlığı kurumları tarafından kullanılabilir. Bugün, bu teknoloji dünyanın önde gelen halk sağlığı kurumlarının elindedir ve çabalarını desteklemeye devam edeceğiz" dediler. Ayrıca, bu uygulamanın mahremiyeti koruyacağını da eklediler. İnanırız inanmayız, orası bizim bileceğimiz bir iş.

İkincisi…

Biraz da temas takibi konusunda İngiltere ile ilgili bilgi verelim. Şimdi sözünü edeceğimiz uygulama Wight adasında uygulanıyor. Haziran sonu gibi de İngiltere genelinde uygulanacağı söyleniyor. Amacı, ulusal düzeyde kapanma yerine daha yerel düzeyde kapanmalar ile yarar sağlamak. 

Nasıl çalışıyor? Koronavirüs belirtileri olan herkes test yaptırabiliyor. Sonuç pozitif ise, kişi Test Ve Takip web sitesi ile veya telefonu ile iletişim kuruyor. Kişinin son ziyaret ettiği yerlerden, hastalık belirtilerine, bu belirtiler başlamadan 48 saat önce yakın temasta olduğu kişilerin adlarına ve iletişim bilgilerine kadar ayrıntılı bilgi kişiden alınıyor.

Bu temas takibi işinin özeti, gördüğünüz gibi “test ve takip” gibi iki sözcük ile özetlenebiliyor. Önce test yapılacak, pozitif çıkanların kimlerle nasıl temas ettiği izlenecek. Doğal olarak bu işin sonunda da büyük bir veri elde edilecek. Sanal olarak kimlerin kimlerle iletişim içinde olduğunu telefon operatörlerinden yetkililerin öğrenebileceği gibi, test ve takip işi ile ilgili kurum da testi pozitif çıkanların kimlerle temas ettiklerini öğreniyor ve bu konuda hastalığın daha fazla yayılmasını önleyecek önlemler alıyor. İşin özü bu.

Önce şu gerçeği vurgulayalım. Koronavirüs gibi devasa bir sorunda yükü, Sağlık Bakanlığı’nın üstünden almak gerekir. Konu daha çok yeni olduğu için hemen hemen bütün dünya ülkelerinde bu yük sağlık bakanlıklarının üstündedir. Ancak, uzun dönemde aşı konusu ile bu konu yine gündemde olacağı ve işin, toplumda oluşan temas ağlarına ilişkin veri toplanması ve analizi gibi başka bir boyutları da olduğu için kanımızca ileride tüm ülkeler bu konuya özel kurumlar kurma yoluna gidecekler. Ayrıca bu kurumlar, kapanma ve yeniden açılma konusundaki kararlarda da yetkili olacakları için konu tek elden yürütülebilecek ve kapanma ve yeniden açılma konusunda kararsızlıklar yaşanmayacaktır.

Neyse…

Dünya bu konuda da boş durmuyor. “Salgın Yayılımının Kontrolü: Hedeflenen Kapanışlarla Ekonomik Kayıpların Azaltılması” diye makaleler yazılıyor. Bu makalenin yazarları arasında Ozan Candoğan adlı genç bir Türk doçentin de olması bize gurur veriyor. Şimdi gelelim yazımızın başında sözünü ettiğimiz The New York Times’da çıkan yazıya.

Bu yazıdan yapacağımız alıntıda Ozan Candoğan, “Akıllı politikalarla hastalığın yayılmasını azaltabilir ve iş kayıplarını en aza indirebiliriz. Çalışma, hastalığı içerdiğinde bile mümkün olduğu kadar istihdamı koruyan planı tanımlar. Uygun hedefleme ile tek tip şehir çapında kapama politikalarına göre yüzde 33 ila yüzde 42 daha düşük ekonomik maliyetle enfeksiyonlarda bir azalma elde etmek mümkün” diyor. Bu çalışma https://www.safegraph.com/ dan elde edilen, cep telefonu verileri ile yapılmış.

Aynı yazıdan başka bir alıntı yapalım, “Avrupa'da, Fransa ve İspanya, Bary S.R. tarafından ortaya konan bir planın versiyonlarını benimsiyorlar. Oxford Üniversitesi'nde ekonomist olan Pradelski ve Université Paris-Dauphine'de bir matematikçi olan Miquel Oliu-Barton, ülkeleri tehlikeli kırmızı ve daha güvenli yeşil bölgelere ayırıyorlar. Daha sonra da yeşilin içinde ve arasında seyahate izin verip, kırmızı bölgelerde seyahati sınırlandırıyorlar.”

Örneğin İspanya, Mayorka adasını Almanya ve Fransa da dahil olmak üzere bazı ülkelerden gelen turistlere açmayı kabul ederken, İspanya anakarasından adaya ve adadan İspanya anakarasına seyahati kapalı tutmayı uyguluyor.

Ülkemiz için de bir iki söz söylemek isteriz. Bir kez alınan kararlarda muhakkak İstanbul’u ayrı bir şekilde değerlendirmek gerekir bu bir. Neden? Defalarca yardım ettiğim bilimsel çalışmalarda yapılan kümeleme analizlerinde gördüm ki İstanbul, çok sayıda değişken açısından Türkiye’deki hiçbir kente benzemez de ondan.

Diğer kentler için de çok ve nitelikli veri bize, ekonomik kayıpları azaltarak hedefli kapanmalar yapabilmemiz konusunda yol gösterecektir. 

Sonuç?

Demek ki toptan kapanma tek çare değil.

YORUM EKLE